Haberi Sesli dinle
Getting your Trinity Audio player ready... |
Türk milleti olarak her şeyi uçlarda yaşamayı çok severiz, hep önde olmayı hep en iyiyi bilmeyi yeğlemeye bayılıyoruz. Bunun iyi yönleri var mıdır, vardır elbet mesela cesaretin, atılganlığın ya da özgüvenin göstergesidir. Ancak bilindiği üzere her şeyin aşırısı zararlıdır. Biz bu durumun farkında değiliz maalesef, böyle olunca da, kabullenememezlik ve tahammülsüzlük ortaya çıkıyor.
Örneklendirelim, tuttuğumuz takımın taraftarı iken rakip taraftarı düşman görüyoruz, desteklediğimiz siyasi parti dışındakileri, ötekileştiriyoruz, hatta ve hatta öyle bir hemşericilik yapıyoruz ki, bunu bazen ırkçı bir zihinle topluma yansıtıyoruz. Bu örnekleri çoğaltabiliriz elbet, şimdi önemli olan toplumsal değerleri toplumsal dinamikleri ölçülü ve yerinde yaşamaktır. Geleneksel olarak, toplumumuza yerleşen değerleri, kendimize göre yorumlayıp şekil aldırdığımız sürece bu sorunu aşamayız. İnsanlar düşüncelerinde özgürdür, özgür olmalıdır ancak bu özgürlük başkasının haklarının başladığı yerde bitmelidir, bu ince çizgiyi ayırt ettiğimizde daha sağlıklı toplumsal bireyler yetişecek ve özlenen, özenilen bir ülkeye kavuşmuş olacağız.
Böyle bir yaşantıyı sunmak için öncelikle toplumdaki erkleri elinde bulunduran, kişi veya kurumların elini taşın altına koymaları ve daha bütünleyici bir rol üstlenmeleri gerekmektedir. Maddi veya manevi bir çıkar gözetmeksizin yapılacak bu girişimler toplumda bir güven havası oluşturacaktır. Kaldı ki günümüz Türkiye sinde güvensizlik en büyük sorun iken.
Birlik, beraberlik ve güvene dayanan bir sosyal taban oluşturduğumuzda ülkemiz gerçekten, büyüyecek ve gelişecektir. Bunun temel kanunlarından biriside her şeyi ölçüsünde yaşamaktır. Bu ölçüt ise akıl ve mantık ile ortaya çıkacaktır. Düşünmeden yapacağımız her hareket ilk önce kendimizi ardından da toplumun diğer kesimleri etkileyecektir. O yüzden değişimi kişinin kendinden başlatıp etrafına yayıp ölçülü bir şekilde davrandığında asıl refah ve huzur o zaman gelecektir.