TÜRKİYE DE TARIMIN SORUNLARI

Haberi Sesli dinle
Getting your Trinity Audio player ready...

Ülkemiz devasa bir ambar ancak içi boş..

Türkiye Cumhuriyeti,her ne kadar son yıllarda sanayi konusunda hamleler yapsa da,ekonomisinin büyük bölümü tarıma dayanmaktadır.Yani ülkemiz tarım ülkesidir. Nüfusun büyük çoğunluğu kırsalda yaşayıp,tarım ile hayatlarını devam ettirtmektedir.Geniş araziler,sulak ovalar ve uygun iklim,tarımı teşvik eden doğal kaynaklardır ama bunun karşılığında da tarımı engelleyen beşer faktörler vardır.

Peki nedir!  Türk tarımının sorunu; aslında çok uzun bir konu bu,onlarca sorunu var tarım sektörümüzün ama en çok üretici ile tüketici arasında ki ürün sürecinde yaşanan sorunlara değinmek istiyorum.

Ülkemizde tarım sektöründe genellikle, geleneksel tarım yöntemleri uygulanır yani bilinen adıyla,babadan oğula geçen tarım şekli.Bu sistemde çiftçiler bir önceki nesilden ne görmüş iseler,doğru yada yanlış bunları harfiyen uygulamaktadırlar.Dolayısı ile de modern tarımdan çok geri kalıp,bu konuda dünya sıralamasının alt sıralarında yer almaktayız.Çiftçiler tarlasının özelliklerini bilmeden,analiz yapmadan,nöbetleşe ekim yapmadan,sürekli  üretimini gerçekleştirdikleri ürünler, her geçen yıl azalır ve besin elementleri yönünden zayıf kalır.Tarlasında yem bitkisi üreten çiftçi,bu konuda güncel bilgilere sahip değildir.Aynı şekilde serasında domates ve diğer sera ürünlerini üreten çiftçi tam manasıyla üretim şartlarını bilememektedir.Bahçesine kayısı üreten çiftçi,meyve bitkileri üreten çiftçi malesef bilinçsiz bir üretim yapmaktadır.Bunun sonucunda da her yıl binlerce ton domates ve diğer ürünler başta Rusya olmak üzere ihraç edildiği ülkelerden geri gönderilmektedirler.Bunun en büyük sebebi de zamansız ve gereksiz kullanılan hormon ve kimyasal girdi materyalleridir.Bu materyaller ürünlerde ki zararıyla birlikte toprağada ciddi manada zararlar vermekte.Ve toprağın ömrünü kısaltmaktadır.

Ülkemizde saha denetimi zayıf ve yetersizdir.Tarım il müdürlükleri sadece başvuru üzerine arazileri kontrole gitmektedirler.Destekleme şartlarıyla istenen ÇKS belgeleri esas alınarak haberli yada habersiz çiftçi ve arazi ziyaretlerine gidilmeli,gereksiz ve zararlı uygulamalar görüldüğünde müdahale edilmelidir.Türkiye de  tarımsal desteklenme denildiğinde sadece  parasal manada ki desteklemeler esas alınmaktadır.Oysa ki,analiz desteği,veteriner desteği,tohum ıslahı desteği vs. bunun gibi üretimi iyileştirmeye yönelik desteklemelerde mevcuttur.

Ciddi manada bir denetim sorunu vardır ülkemizde.Mesela topraklarını bırakıp şehre göç etmiş kişiler,her yıl destekleme mevsiminde memleketine gidip,üretim yapmadığı halde ,destekleme almaktadır.Bunun denetimini aksatan yetkililer malesef ülkemizi hem maddi konuda zora sokmakta hemde tarımsal üretimin devamlılığı ve arttırılması konusunda ciddi zafiyetler ortaya çıkarmaktadır.

Bu sorunun ortadan kaldırılması için tek şart, desteklememelerin alan bazlı değil ürün bazlı olmasıdır.O zaman çiftçi hem toprağını iyileştirecek hemde kaliteli tohum ve fide kullanarak ürünün kalifiyesini arttıracaktır. Günümüz Türkiyesinde hala kota uygulaması var,bu uygulama çiftçilerin belini bükmektedir. Hasattan beklenen gelir elde edilemediğinden bir sonra ki yıl o ürün üretilmiyor,bu sefer de arz talep ilişkisi bozulduğundan fiyat rekoltesi artıyor.

Türkiye 2012 yılında yurt dışından saman ithal etmiştir.İç piyasada 1000tl ye yaklaşmıştı o zaman samanın tonu,yurt dışından 600 lira civarına mal ediliyordu.Şimdi soruyorum,ambarımız  büyük olsa ne yazar,içi boş olduktan sonra.

Ülkemizde bitkisel ve hayvansal üretim konusunda,üreticiden tüketiciye ulaşana kadar ciddi miktarda fiyat farkı ulaşmaktadır.Üretici kırmızı etin kilosunu bugünün şartlarında 10 tl ye aracıya satıyor,aracıda bir sonra ki evrede ki toptancıya 15 TL ye satıyor,toptancıda perakende satış için dağıtıcılara 20 tl ye satıyor ve zincir en son olarak tüketici reyonuna ulaşıyor ve fiyat tam 40 lira.Süt fiyatları da keza öyle,0,90 kuruş a üreticiden çıkan sütün litresi tüketiciye 2tl/lt olarak ulaşıyor.

Bitkisel üretimde de bu böyle,üretici tarlasından, serasından 0,50 krş/kg çıkardığı domates sofralara kilosu 2,5liraya mal olarak gelmektedir.Bunun gibi diğer ürünlerde %100 hatta%150zam ile sofralara gelmektedir.Peki bu maliyetleri nasıl düşürürüz,çok kolay devletin et ve balık kurumu var hayvansal üretim için bu kurum biraz daha aktif çalışarak,üreticinin tek adresi olacak,toptan ve perakendecilerin adresi de yine bu kurum olacak.Bitkisel üretimde ise devlet bir taban fiyat birde tavan fiyat belirleyecek,kimse bu fiyatları aşmayacak.İşte böyle olduğunda her önüne gelen ürün için aracı olamayacak ve tarla ile sofra arasında ki el sayısı maksimum 3e inecek.

Size iç acıtan bir örnek vereyim Türkiye de ki  asgari ücretle alınabilecek kırmızı et kilosu 22 kg dır.Almanya da ise bu miktar tam 152 kg dır.İşte bizim tarımsal üretimimizin hali,karar ve eleştiri sizin.

Türk tarımının iyileştirilmesi yönünde hiçbir adım atılmamaktadır,tamamen öteleyici politikalar ve sadece belirli bir zümrenin faydalandığı hibe ve desteklemeler ile yürütülmeye çalışan bir tarımımız var.Kendi kendine yetecek kadar bol bir saha ve hayvan varlığına sahip olan ülkemiz malesef artık bu özelliğini kullanmayıp,ithal ürünler tüketmeye başlamıştır.Bir ziraatçı olarak tüm yetkililer bu durumun farkına varmaları gerektiği konusunda uyarıyorum, yoksa ülkemiz git gide tarımda da dışa bağımlı hale gelecektir.

Soner Taştan

Tarım danışmanı ve yayımcısı

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.