SON BİR KAÇ AY İÇİNDE ONKOLOJİ DE NE GELİŞMELER OLDU?

Haberi Sesli dinle
Getting your Trinity Audio player ready...

Özel Yalova Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Melih Cem Börüban, son birkaç aydır onkolojide yaşanan gelişmeler hakkında bilgiler verdi.

 

·         Alternatif tedavilerin faydası veya zararı konusunda, televizyonlarda konuşulanlar dışında, gerçek hayatta hasta takipleri ile yapılmış bilimsel bir çalışma var mı?

·         Yakın zamanda kanserin türüne göre değil de, genetik değişikliklere bakarak mı tedavi vereceğiz?

·         Kanserli hastalarda sık görülen atar damarda pıhtı oluşması ile ilgili bilimsel çalışmalar ne durumda?

 

Alternatif tedavilerin faydası veya zararı konusunda, televizyonlarda konuşulanlar dışında, gerçek hayatta hasta takipleri ile yapılmış bilimsel bir çalışma var mı?

 

Hastalar ve yakınları zaman zaman modern tıbbi tedavileri red ederek alternatif, bitkisel tedavilere yönelebilmektedirler. Bu tedaviler nasıl sonuçlanmakta, hastalar fayda mı, yoksa zarar mı görmektedirler?

 

Bu, birçok kişinin farklı cevaplar verdiği bir soruydu. Amerika Yale Üniversitesi Kanser Merkezinde yapılan bir çalışmada 2004 ve 2013 yılları arasında, modern tıbbi tedavileri red ederek etkinliği ispatlanmamış alternatif yöntemleri deneyen erken evre meme, akciğer, kalın barsak ve prostat kanseri tanısı almış 280 hasta 9 yıl boyunca izlenmiş. Bu hastalarla modern tıbbi tedavileri tercih eden 560 hastanın seyri karşılaştırılmış.

 

Hastaların kullandıkları alternatif tedaviler; bitkisel ilaçlar, vitaminler, mineraller, homeopati, naturopati, özel diyetler, meditasyon, akapuntur, osteopatiymiş.

 

Sonuçta ölüm riskinin, Doktor olmayan kişilerce uygulanan alternatif yöntemleri seçen meme kanserli hastalarda 6 kat, kalın barsak kanserli hastalarda 4,5 kat ve akciğer kanserli hastalarda 2 kat arttığı görülmüş. Prostat kanserli hastalarda muhtemelen takip süresinin kısa olmasına bağlı olarak değişiklik izlenmemiş.

 

Alternatif tedavileri seçen 100 meme kanserli hastadan 58’i 5 yıl sonra hayatta iken tıbbi tedavileri alanların 86 sı halen hayattaymış. Akciğer ve kalın barsak kanserleri için de aynı fark geçerliymiş.

 

Sonuç olarak, bahsedilen ve diğer alternatif yöntemlerin tıbbi tedavilerin yerine kullanılmaması gerektiği ancak ve sadece modern tıbbi tedavilerin yanında, Doktor tarafından uygun görülürse destekleyici olarak düşünülebileceği sonucuna varılmış.

 

Kanserli hastalarda sık görülen atar damarda pıhtı oluşması ile ilgili bilimsel çalışmalar ne durumda?

 

Amerika’da 275.000 kanserli hasta ( arteriyel tromboemboli ) atar damarlarda pıhtı oluşma riski yönünden incelenmiş ve aynı sayıda normal insandaki pıhtı oluşma riskiyle karşılaştırılmış.

 

Kanser hastalarında pıhtı oluşma riskinin 2 kat arttığı ve bunun en çok ilk 1 yıl içinde görüldüğü tespit edilmiş

 

Araştırmacılar bu durumu hastanın sigara içme hikâyesi, şişmanlık, hastalığın ileri evre olması ve kanserin doğrudan pıhtılaşmayı arttırıcı etkisine bağlamışlar. Yapılan tedavinin de sayılan nedenlere katkı sağlayabileceği düşünülmüş.

 

Acaba bu hastalara teşhis konur konmaz kan sulandırıcı ilaçlar başlayalım mı? Bugün için bu hastalara kan sulandırıcı ilaçların başlanması konusunda elimizde yeterli kanıt yok diye düşünülmüş. Bunun yanında kanserin sadece pıhtılaşmayı değil ama aynı zamanda kanama riskini de arttırdığı, bu nedenle verilecek kan sulandırıcı ilaçların, bu kez de kanamayı arttırabileceği yorumu yapılmış. Sonuç olarak iki ucu keskin bıçak gibi düşünülebilecek bir durum söz konusu. Bu konuda daha ileri çalışmaların yapılmasına gerek var gibi görünüyor.

 

Yakın zamanda kanserin türüne göre değil de, genetik değişikliklere bakarak mı tedavi vereceğiz?

 

Artık birçok tümör ve özellikle kolon ( kalın barsak kanserleri ) için MMR/MSI ( mikrosatellit instabilite ) testi yani DNA tamir bozukluğu testi yapılacak ve MSI high; yani onarım bozukluğu yüksek bulunan hastalarda yeni immünoterapi ilaçlar kullanılabilecek.

 

DNA onarım mekanizması bozulduğunda genom içinde binlerce anormal genetik materyal birikiyor bunlara mikrosatellit deniyor. Mikrosatellitler genlerde mutasyona, yani istenmeyen değişimlere neden oluyor. Bu durumda hücre çoğalmasını olumsuz etkileyerek kansere neden olabiliyor. İmmünoterapilerin bu hastalarda kemoterpilerden daha faydalı olduğu düşünülüyor.

 

Bir immünoterapi ilacı olan nivolumab kolon kanserli hastaların bir kısmında kullanılabilecek. Bu hastalar tümör hücrelerinde DNA onarım kusuru yüksek tepit edilen hastalar.

 

Aynı gurubtan başka bir immün tedavi ilacı olan olan pembrolizumab da benzer DNA onarım mekanizması bozukluğu olan kolon ( kalın barsak ) tümörlü hastalarda Amerikan ilaç dairesi tarafından onaylandı.

 

Pembrolizumab onayındaki farklılık ise; ilk defa bir ilaç vucudun herhangi bir yerindeki bir tümör türü için değilde, bir genetik değişikliği gösteren tümörler için tadavide kullanma izni almış olması. ( Örnek olarak akciğer veya meme kanseri içindeğil de, herhangi bir tümörde DNA onarım mekanizması bozukluğu fazla olan hastalar için )

 

Onkoloji biliminin, size uzanan yardım eli tanımanız için, yeni gelişmelerden bahsetmeye devam edeceğiz.

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.