YALOVA PLATFORMUNDAN ÇAĞRI

Haberi Sesli dinle
Getting your Trinity Audio player ready...

Atatürk’ ün “ Bir Su Şehri Olmalıdır” Dediği Yalova Ciddi ve Kalıcı Bir Susuzluk Tehlikesiyle Karşı Karşıya

 

Yalova’ da son dönemde kendisini belirgin bir şekilde gösteren su varlığımızdaki azalma, yalnızca coğrafyamızda güncel olarak etkin olan hava koşullarından kaynaklanan geçici bir sorun değildir.

Su varlığımız, iklim değişiklikleri de dahil olmak üzere, tümüyle öngörüsüz ve derinliksiz insan faaliyetlerinin yıkıcı etkileri nedeniyle tehdit altındadır.

 

Ülkemizin büyük bir bölümünü etkisi altına alan hava koşullarının olumsuz etkisi, görünür bir neden olmakla birlikte susuzluk tehlikesinin kalıcı hale dönüşmesinin asıl nedenleri, yanlış imar planlarına dayalı kentleşme politikaları, taş ocakları, maden gaz ve petrol arama faaliyetleri, iklim değişikliğine ve su kirliliğine neden olan kömür yakıtlı termik santraller, HES projeleri gibi yer altı su kaynaklarını tahrip eden, ekosistemleri yıkıma uğratan tahripkar politikalardır. Yalova’ da da yıllardan bu yana uygulana gelen bu yanlış politikaların yıkıcı sonuçlarının en güncel ve en yakıcı örneği, yaşamakta olduğumuz susuzluk sorunudur.

 

Yalova, ülkemizde en çok göç alan illerin başında gelmektedir. Artan nüfusla birlikte büyüyen istihdam sorununa çare bulmak iddiasıyla tersaneler, kimyasal depolama alanları, taş ocakları, organize sanayi bölgeleri vb. türden kent ekosisteminin kaldıramayacağı türden dengesiz projelerin hayata geçirilmesi nedeniyle ormanlar, verimli tarım alanları ve bununla birlikte mevcut su kaynakları ve havzaları tahrip edilmekte, yok olan kaynaklar ile artan nüfus arasındaki ters orantı nedeniyle sorun geometrik olarak büyümektedir. Sayıları ve faaliyet alanları her geçen gün büyüyen taş ocaklarındaki sürekli patlamalar nedeniyle yer altı su kaynakları ve yataklar tahrip edilmektedir. Bu nedenle, özellikle orman alanlarında taş ocaklarına kesinlikle izin verilmemeli, mevcut ocaklar gecikmeksizin kapatılmalıdır.

 

AKSA Akrilik Elyaf tesislerinin su ihtiyacını karşılamak için geçmiş yıllarda civar köylerde açılmış olan su kuyuları, mevcut su kaynaklarının hemen tümünü kurutarak, bölgedeki tarımsal üretime büyük darbe vurmuştur.  

 

Faaliyetini DOWAKSA ismiyle sürdüren ve su ihtiyacının önemli bir kısmını halen Gökçe Barajı’ndan karşılamakta olan karbon elyaf tesislerinin kapasite artışına yönelik hazırlıkları, bu artışla orantılı olarak su gereksiniminde de bir artışı gündeme getireceğinden, bu girişim, su sıkıntısının had safhada olduğu Yalova’ nın sınırlı su kaynaklarını ciddi bir risk altında sokacaktır. Bu nedenle, Yalova’ nın tek su havzası olan Gökçe Barajından sanayi kuruluşlarına su verilmesinin sınırlanması yaşamsal bir zorunluluktur.

 

Diğer yandan, hukuka aykırı bir şekilde faaliyetini sürdüren kömür yakıtlı termik santralin bacasından salınan kimyasallar içersinde yer alan cıva sularımızı kirlettiği gibi, havaya yayılan karbondioksit gazı da iklim değişikliklerinin en önemli nedenlerinden birini oluşturmaktadır. Bilindiği gibi, küresel ısınmaya neden olan karbon salınımının % 41’i termik santrallerden kaynaklanmaktadır. Bunun yanı sıra söz konusu termik santralin Marmara denizinden almakta olduğu soğutma suyunun, süreç sonrasında sıcaklığı artmış olarak yeniden denize salınması nedeniyle, bölgenin eko sistemi olumsuz etkilenmekte dolayısıyla iklim değişikliğine neden olmaktadır.

 

 Mevcut su kaynaklarının yetersiz kalması karşısında ise bu kez başka havzaların su kaynaklarına tecavüz edip buralardaki suları şehre akıtmak, o bölgedeki ekosistemi bozup verimli tarım arazilerini yok etmekten başka bir sonuç doğurmuyor. Unutulmamalıdır ki, yeterli ve kaliteli bir suya erişmek, en temel insan haklarından biridir.

 

Bu nedenle de, su varlık ve kaynaklarının her koşul ve süreçte korunması hem bireysel hem kamusal bir yükümlülüktür. Su kaynaklarının kullanımında öncelik, bir takım özel menfaat gruplarının ticari çıkarlarında değil ekosistemin ve toplumun kamusal yararlarındadır.

 

 Çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devlet’ in Anayasal bir ödevi olmakla birlikte bu ödev, bu güne kadar siyasi iktidarlar tarafından büyük ölçüde ihmal edilmiş ve insan yaşamı tüm ekosistemle birlikte ciddi bir tehdit ile karşı karşıya gelmiştir. Bu nedenle bu ödevi bu ülkenin yurttaşları olarak doğrudan bizler üstlenmek durumundayız.

 

Bizler Yalova’ da yaşayan ve Anayasamızda tanımlandığı üzere, hem sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip, hem de çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek ödeviyle yükümlü yurttaşlar olarak; Ekosistemleri yıkıma uğratan, iklim değişikliklerine, kuraklıklara, sellere vb. neden olan yanlış imar planlarına dayalı çarpık kentleşme projelerine, su kaynakları ve havzalarını tahrip eden taşocaklarına, kimyasal atıkları ile suları kirleten, zehirleyen kömür yakıtlı termik santral vb. türden sanayileşmelere hayır diyoruz.

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.